DALGA...





     Deniz yavaş yavaş dalgalanıyordu. Yazın sıcak bir akşam esintisi serinletiyordu terli bedenini. Olta takımını topladı ve sahildeki evine yol aldı. Kayık iskelesine yanaştı ve levrek dolu kovasını alıp evine geçti. Taştan yaptığı mangalı ateşleyip mis gibi levreklerini pişirdi. Evi tek odalı terası olan ahşap bir binaydı. Odun ateşi kullanıyor hem yemek pişiriyor hem de ısınıyordu o ateşte. 

     Masasını kurdu güneşin batışı ve eşsiz manzara karşısında tek kişilik ziyafetini verdi. Onun bu manzara olduğu sürece başka bir kişi ya da materyale ihtiyacı yoktu. Afiyetle yemeğini yedi ve gece denizin dalga sesi ve kokusunun yanında ateş böceklerinin görsel şölenine dalmıştı.

     Hafiften bir ağırlık çökmüştü uzandığı sedirinde. Uzanmıştı yıldızlar ışıl ışıl parlıyor Hakan bu manzarayı seyretmeye doyamıyordu. Uyku bastırmış ve Hakan gözlerini kapatmıştı...

     Deli gibi yağmur yağıyordu arabada son ses müzik açık Hakan yanında Aynur ile dans ederek ilerliyordu. Şehrin ışıkları yağan yağmur eşliğinde göz kamaştırıyordu. Alkolün etkisi adrenalin tutkusu Hakan’ı adeta kör etmiş son sürat şehrin caddelerinde ilerliyordu. Hakan çok zengin bir babanın oğlu ve Aynur da zengin çocuklarla takılmayı seven tikilerdendi. O gece ilerlerken önlerine aniden bir bebek arabası iteleyen anne çıktı. Her ne kadar frenlere asılsa da o mavi gözleri faltaşı gibi ayrılmış anneyi bir yana bebeği bir yana savurmuştu. Hakan katildi artık. Bir bebek ve bir anneyi en mutlu anlarında yaşamlarından koparmıştı.

     Babası hatrı sayılır bir iş adamıydı. Araya adamlar sokmuş kefaret Ödemiş delil karartmış ve bir şekilde parayla bu olayın üstünü örtbas etmeyi başarmıştı. Hakan sadece birkaç ay hapis yatıp bir de ehliyetine altı ay ehliyetine el koyularak bu olay ucuz atlatılmıştı. 

     Hakan bu olayı derinden yaşamaya başlamış psikolojisi bozulmuş ve etkisini atamaz olmuştu. Gece rüyalarına giren bu olayı anlatamayacak ve şehirden kaçacak duruma getirmişti. Bir gece arabasına atlayıp babasının arazisi olan sahil koyuna yerleşmeye karar vermişti. Kendine bir kayık almıştı. Küçük bir baraka yapıp oralarda balık tutarak günlerini geçiriyordu. İyi de gelmişti aslında deniz. 

     Bir haykırışla uyandı Hakan. Nefes nefese kalmış ve uzun zamandır olmayan şey olmuştu. Kafayı yemeye yakındı. Bir bardak su içti. Nefesini toparlamaya başladı. Rüya olduğunu farkedince tekrar rahatladı. ‘Paran çocuğumun katilini yaşatmaya yeter mi? Diye bir ses duydu Hakan. Etrafa bakındı kimseyi göremedi. Etraf çok karanlıktı. Az ilerden elinde tabanca olan orta yaşlı bir adam geliyordu. Hakan ne yapacağını bilemedi. Sahile doğru kaçmaya başladı. Adam bir el ateş etti ve ayağına isabet etti. Hakan aksayarak kaçmaya devam ediyordu. Adam bir el daha ateş etti ve Hakan’ı sırtından vurmuştu. Hakan iskeleye ulaşmıştı kaydığı çözse kurtulabilirdi fakat bunu başaramadı. Adam iyice yakınlaştı ve Hakan kaçamazdı bu sondan. Adam gözlerini Hakan’dan ayırmadı hiç. Tabancayı doğrultu ve Hakana ateş etmeye başladı. Hakan mermileri göğsüne yedikten sonra denize düştü ve dalgalar arasında kayboldu...








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CENNETTEN GELEN KOKU...

Mucizem