Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BEKLEMEK...

Resim
  Orakla ekin biçiyor, Fatma da ekinleri deste yapıyordu. Daha 6 aylık evliydiler. Ali askerden gelmiş babası onu hemen Fatma'yla evlendirmişti. Mutluydular. Herşey yolunda gidiyordu.     Hava çok sıcak, Ali'nin yeni yeni çıkan bıyıkları terliyordu. Sırtında beyaz renkte gömlek terden kemikleri sayılır zayıflıkta sırtına yapışmıştı. Fatma kocasının yanında onu aşkla izliyordu.    Ekinler biçilmiş artık buğday olacaktı. Herşey istedikleri gibiydi. Bu sene hasat da iyiydi. O gün eve huzurlu gittiler. Bu yıl kış rahat geçecekti onlar için.    Sabah erkenden uyandılar. Hasat toplama ve parayı cebe koyma umuduyla tarlanın yolunu tuttular. Yüzleri gülerek tarlaya geldiler. Fakat bir şok yaşadılar. Heryer simsiyah dumanlar tütüyordu. Ali feryat figan koştu tarlaya. Fatma dizleri üstüne çökmüş ağlıyordu. Bu onlar için büyük bir yıkım oluşturmuştu. Neredeyse aksama kadar hiç konuşmadan oylece kalakaldı ikisi de.   Akşam evde de aynı sahne vardı. Ali'nin babası tesbihini eline almış

CENNETTEN GELEN KOKU...

Resim
   FARKLI BİR DUYGUYMUŞ CENNETTEN HABER GELDİ SANKİ. YÜZÜMÜ ŞİMDİDEN GÜLDÜRDÜN EVLAT. NE GÜZEL BİR DUYGUYMUŞ HİÇ DUYMADIĞIM SESİNİ HAYAL ETMEK. NE HARİKA BİR DUYGUYMUŞ  SAÇLARINI HAYALLERİMDE OKŞAMAK.         GÜNLER GECECEK VE SEN DOĞACAKSIN EVLAT. SENİNLE TEKRAR ÇOCUKLUĞUMUZA DÖNÜP DUNYAYİ YENİDEN KEŞFEDECEĞİZ. SENİNLE GÜN GÜN BÜYÜYÜP GÜN GÜN GELİŞECEĞİZ. SEN GELECEKSİN BİZE DUA GELECEK. BİZE ŞÜKÜR GELECEK. BİZE MUTLULUK, BİZE HUZUR GELECEK.    OKUMA YAZMAYI ÖĞRENECEĞİZ BERABER. OKULA GİDECEĞİZ. NOTLARI SEN DEĞİL BİZ ALACAĞIZ. BELKİ ELİNDEN TUTUP CAMİYE GİDECEĞİZ BİRLİKTE. SEN BANA BAKARAK ÖĞRENECEKSİN NAMAZ KILMAYI. BEN SANA BAKARAK ÖĞRENECEĞİM ŞÜKÜRLER OLSUN DEMEYİ. SEN BAŞARILI OLACAKSIN BİZİM GÖĞSÜMÜZ KABARACAK.     ÜNİVERSİTEYE GİDECEKSİN MEZUN OLURKEN KEPİ GÖZYAŞLARIMIZ İÇİNDE ATACAKSIN. SEN BİZİM HEP GURURUMUZ OLACAKSIN. GELECEK UMUDUMUZ GEÇMİŞ ANILARIMIZ OLACAKSIN. BİZ SANA HAYRAN SEN BİZE SADIK BİR EVLAT OLACAKSIN.     GEL EVLAT. ÇIK GEL CENNETTEN. RAB

Düş Kabini

Resim
ilk defa yazacak bir şey yok .. kötü bir şey yok.. mutluluğumu perdeleyen, bende huzuru erteleyen bir şey yok.. ki bakarsın birden ne huzur kalmış ne bir şey . . işleyiş hep bu mu dersin bilmem . ayrılığın ölümden üste yazıldığı yerdesin bende . . bedenimi ıslatan bir duş kabininde değil, ruhumu ıslatan bir düş kabinindesin . . pas tutmayan yanımsın, hep işleyen.. adın varya .. adın dilimde tesbih . . her gidenin arkada bıraktığı izleri toplamışım bir çuvala, omzuma atmışım , getirmişim kapına . . bu handan geçen onca yolcunun izini değişmişim , öğle vakti bir gölgene. . bu yaşa kadar gördüğüm herkesin yüzünü değişmişim, sözlerine , gözlerine değil . . tırnaklarından başlamışım, saç teline , iliğine . . her hücrene yaymışım tek tek sadakatimi . .

UMUT...

Resim
  Bozuk paranın sesi sokakları inletiyordu. O şarkıları söylediği zaman şehir susardı adeta. Yaralarının merhemiydi sanki o bir kaç nota. Derdine derman oluyordu şarkılar.    Umut gitara gönül vermiş ve müzik için hayatını adamış bir gençti. Birkaç yerde canlı müziğe çıksa da hakettiği değeri görememişti. Sevdiği kız onun bu parasızlık içinde olmasına daha fazla tahammül edememiş ve bir memurla söz kesip Umut'tan ayrılmıştı.    Bunun üzerine Umut büyük bir yıkım yaşamış ona ithafen besteler yapmaya başlamıştı. Şehrin en kalabalık caddesine gider alır eline gitarı ve şarkılarını dünyaya haykırdı. Kazandığı parayı ise sokak hayvanlarına yem alırdı.     Birgün gitarı sırtında asılı geldi her zamanki yerine oturdu. Çıkardı çantasından gitarı ve söylemeye başladı şarkıları. Umut'un göremeyeceği bir noktada biri telefonuna kayıt alıyordu. Ve bu kayıtları sosyal medyalarda paylaşıyordu.     Umut gün geçtikçe dinleyen ve sosyal medyadan hayran kitlesi genişliyordu. Umut bu durumu biraz

DALGA...

Resim
     Deniz yavaş yavaş dalgalanıyordu. Yazın sıcak bir akşam esintisi serinletiyordu terli bedenini. Olta takımını topladı ve sahildeki evine yol aldı. Kayık iskelesine yanaştı ve levrek dolu kovasını alıp evine geçti. Taştan yaptığı mangalı ateşleyip mis gibi levreklerini pişirdi. Evi tek odalı terası olan ahşap bir binaydı. Odun ateşi kullanıyor hem yemek pişiriyor hem de ısınıyordu o ateşte.       Masasını kurdu güneşin batışı ve eşsiz manzara karşısında tek kişilik ziyafetini verdi. Onun bu manzara olduğu sürece başka bir kişi ya da materyale ihtiyacı yoktu. Afiyetle yemeğini yedi ve gece denizin dalga sesi ve kokusunun yanında ateş böceklerinin görsel şölenine dalmıştı.      Hafiften bir ağırlık çökmüştü uzandığı sedirinde. Uzanmıştı yıldızlar ışıl ışıl parlıyor Hakan bu manzarayı seyretmeye doyamıyordu. Uyku bastırmış ve Hakan gözlerini kapatmıştı...      Deli gibi yağmur yağıyordu arabada son ses müzik açık Hakan yanında Aynur ile dans ederek ilerliyordu.

ESİR...

Resim
     Laptop kapağını usulca kapattı ve parmaklarını çatırdatarak yatağına yöneldi. Hayatının fırsatı eline geçmişti. Yarın o önemli iş anlaşmasının imzaları atılacaktı...      Levent 40 yaşında inşaat sektöründe gelecek vaadeden bir iş adamıydı. Bugün de büyük bir yatırım ortaklığına imza atacaktı. Arabasına bindi ve şirkete doğru yola çıktı. Herşey mükemmel görünüyordu bu sabah. Şirkete ulaştı ve kıymetli misafirlerini beklemeye geçti.      Öğle saatlerinde misafirleri gelmiş ve imzalar atılmıştı. Bundan sonra serveti en az ikiye katlanacaktı. Aradan zaman geçti ve yatırımlar gerçekleşti ve Levent saygın bir iş adamı olmuştu. Yepyeni projeler, imzalar satışlar Levent’i memnun ediyordu. İyi bir gelecek onun için kaçınılmazdı.      Aylar geçmişti artık iş çıkışı eve gitmek için yola çıkan Levent içinde tuhaf hisleri atamıyordu. Eve varmıştı ve ortada anormal bir durum olduğu belliydi. Villanın girişinde güvenlik yoktu ve evin girişine vardığında kapının açık olduğunu gör

NEFES...

Resim
         Serumun son damlası da damarlarına karışmıştı. Yine ölümden dönmüştü Ömer. Taburcu olma vaktiydi onun için. Hasta bakıcı koluna girip tekerlekli sandalyeye oturttu yaşlı Ömer’i. Hastanenin koridorlarından geçip huzurevi görevlilerine teslim etti.           Karısını yaklaşık yirmi yıl önce kaybetmişti. Bir kızı vardı Ömer’in ve o da şehir dışında yaşıyordu. Kızı her ne kadar kalması için ısrar etse de Ömer kabul etmemişti. Sığıntı gibi yaşamak ona göre bir şey değildi. Huzurevine geldi. Görevliler yardımıyla yatağına uzandı. Burda huzurluydu. Ama ara sıra Leyla gelmese aklına ne iyi olurdu.          Hiç unutamıyordu Leyla’yı. Bembeyaz gelinlikler içinde alışı hala dün gibi hafızasındaydı. Aklına gelir o gençlik yılları bir iki damla gözyaşı dökerdi. Büyük aşkı Leyla artık yoktu. Dört duvar arasında geçecekti kalan ömrü. Leylasız yaşamak zaten her gün ölümden beterdi. Anılarla yaşıyor anılarıyla ölecekti. Son nefesini vermeyi Leyla’ya kavuşmayı hayallerdi hep.        

DUMAN...

Resim
     Sigarasından son nefesi çekip kül tabelasına bastı. Battaniyesini üzerine çekti ve ellerini başının arkasında topladı gülümseyerek gözlerini kapadı.       Sabah hapisten çıkacaktı Ali. Gençliğini hapiste geçirmişti. 17 yıl hapiste geçmişti. Şimdi kaç yaşındaydı kendi de bilmiyordu. Ablasına sarkıntılık yapan adamı ekmek bıçağıyla doğramış ve o gün bugün hapisteydi. Şimdi özgürdü. Kafesin kapısı açılacak ve özgürlüğe kanat çırpacaktı. Küçük bir valizi eline almış açılan parmaklıkların arkasına geçti. Avluyu geçerek çıkış kapısına ulaştı.   Artık özgürdü. Derin bir nefes aldı  ve adım adım uzaklaştı.     Ne yapacağını bilmiyordu çaresiz yürüdü sokaklarda. Ablasını bulabilir miydi ? Tek varlığı oydu. O da son birkaç yıldır gelmemişti ziyaretine. Mahallesine ulaştı. Berber çırağı olan Erkan dükkanı devralmıştı. Önce tanıyamadı Erkan sonra şaşkınlıkla sarıldı çocukluk arkadaşına. Oturdular sohbet ettiler. Mahallede çok şey değişmişti. Tanıdığı bir çok kişi ölmüştü. Mahall

RÜZGAR...

Resim
      ‘BİR TANE SU ALABİLİR MİYİM?’ Dedi arkası dönük büfe çalışanına. Alper dolaptan suyu çıkardı ve arkasını döndü ve şaşkınlıkla dondu kaldı. O simsiyah gözlerin bakışları arasında alnından vurulmuşa döndü. Tam dokuz yıl olmuştu onu görmeyeli.         Suyu titrek elleri ile uzattı kıza. ‘Buyurun hanımefendi’ diyebildi. Kız teşekkür edip arkasını dönüp gitti. Alper bu siyah gözleri tekrar görmenin heyecanı içindeyken kız nasıl olur da onu tanımamıştı. O zamanlar 14 yaşındaydı ikisi de Alper çok değişmişti zamanla. Sakalları gürleşmiş saçları o lise çağındaki gibi değildi artık. Kumral dalgalı saçları ve hafiften uzun bıraktığı kirli sakalları ile çok uzaktı o lise zamanlarından. O güzel gözlerin etkisiyle eli ayağına dolaştı tüm gün Alper’in. Akşam olmuştu ve Alper koşar adımlarla eve gitti ve en deli çağındaki büyük aşkını tekrar görmenin heyecanıyla içi içine sığmıyordu.         ‘ İyi akşamlar Anne!’ Diyip alelacele odasına gidip bilgisayarını açtı. LİSE HATIRALARI yazan

ZİFİRİ...

Resim
     Adım adım ilerliyordu sokaklarda. Taş kaldırımlardaki ayak sesleri inliyordu menekşe dizili duvarlarda. Ellerini dizine kadar inen paltosunun cebine koymuş, başı yerde ıslak kaldırımlarda yansıyan ışıkları seyre dalarak ilerliyordu. Yolun sonu yoktu hayallerinde. Daha yirmili yaşlarının ortasındayken nedendi bu tükenmişlik? Nedendi bu kaçış?      Yorgundu yüreği, taşı sıksa suyunu çıkarır bedenine inat. Gökhan yalnızdı, yalnızlıktı onu bu hallere getiren. Duygularını yüreğinde hissedecek, her saniyesine anlam katacak biri yoktu. İçten içe yanıyordu yalnızlık kazanında yüreği. Gökhan kaldırımda bir bank bulup oturmuştu. Sanki bir çığlık kopuyordu derinlerden...      Bir araba yanaştı az ilerisine. Arabada bir feryat kopuverdi. Kapısı açıldı ve gözyaşlı bir genç kadın indi. Hayalleri yıkılmış bir insana ne yapabilirdi ki? Gözyaşını nasıl dindirebilirdi ki? Kimdi ki? Canan gözbebeklerinde belirdiği an sanki o karanlık cadde cennet bahçesi oldu. Güneş gibi doğmuştu g

YALNIZLIK...

Resim
        Yürekte bir sızı, ellerde soğuktur yalnızlık. Yaşamanın en zorlu sınavıdır. Hani derler ya ‘yalnızlık Allah’a mahsustur.’    Yalnızlığın sahibine sonsuz şükürler olsun...    Yokluğu en çok hissedilen varlık insandır. Onun yokluğu hiçbir şeyde bulunamaz. Bir anne şefkati, bir baba koruması ve bir de onun gözleri... tek ihtiyacım olan şey onlardı...     Soğuk kış gününde kahveyi yanına alıp derdini anlatmak ister insan. İçini ısıtan kahve derdini dinleyen onlar ise varlıkların en büyüğüne sahipsiniz demektir. Onların kıymetini iyi bilmek lazım. Kıymet bilelim ki kıymet görelim. Kıymetini bilmediğimiz herşey bize yokluk olarak geri dönecektir.      

Eş Dost...

Resim
Üç şeyi kötü gününde dene: Eşini, dostunu ve sabrını. Hz. Ali     Kötü günde yanında ilk bulan kisilerdir. İyi gününde onlar zaten bunun sebebidir. Günümüzde dost bulmak zorlaştı maalesef. Şu günde hala bir dostumuz varsa halimize şükretmek lazım. Hayat daha yüzeysel yasanmaya başlamasıyla bu tür kavramlar bir bir yok olmakta.      Yakın zamanda dayımı kaybettim. Kış aylarında yoğun kar yağışı altında defnettik onu. Köy hayatı bilirsiniz. Yollar kapalı ulaşım sorunu üst düzeyde. 70 yaşında insanların bastonuyla kilometrelerce yolu kar altında yürüyerek dostlarına son görevlerini yerine getirmek üzere geldiler. Bu da beni duygulandıran olayların nedenidir.     Şehirlerde yaşayanlar öyle mi? Arabası olanlar az bir yağmurda bile böyle şeyler için zahmette bile bulunmuyor. Küçük bahanelerle büyük değerleri yok ediyor tüketiyoruz. Değerlerden uzak yaşamayı bize nasip etmesin Rabbimiz.   

Hayata Tutunmak..

Size de nefes almak zor geldi mi hiç? Yaşamaktan tam vazgeçmişken hayatın ucundan tutundunuz mu ? Hiç kimsenin bi şeyi olamadığınızı sadece Allahın kulu ve annenizin tüm yaşanılan haksızlıklara rağmen ayakta durmaya çalışan evladı oldugunuzu hissetiniz mi? Geceleri bi cok kez yalnız ağlamışken bu karanlık geceler geçecek sabah olacak dilediğiniz de sabah olduğunda aydınlığa ulaşamadığınız oldu mu ? Ya kalabalık içinde sessiz kalan çığlıklarınız... Bir bebeğiniz olmasını cok isterken bak ben yeri gelip kaldıramıyorum deyip onu korumak için kendinizi güçlü bulmadığınız anlarda bu istekten vazgectiginiz oldu mu ? Yaşama ümidi kalmadığında imtihan dünyası ve anneniz üzülür diye hayata tutundunuz mu ? Ben bi çok kere bu duyguyu yaşadım. Şuanda da yaşıyorum. Gözlerimdeki yaş ne zaman durur, karanlık gecem ne zaman aydınlanacak ya da yaşamım ne zaman son bulur bilmiyorum ama bildiğim tek şey bu dünya, imtihan dünyası ve dökülen her göz yaşının bi hesap soranı olucak. Ben o zamana kadar yine i

HAYALLERE YOLCULUK.

Resim
    Topla valizini gönlüm yolculuk vakti. Umut doğsun hayal tepelerinin arkasından. Adım adım yola çıkmak gerek. Yol bana ben yolculuğa hasret.      Bir kalbe rastladım yorulduğum anda. Oturdum kıyısına anlattım derdimi. Ayaklarım dikenli, kalbim kırık onun yanına yanaştım. Dinledi derdimi hemhal oldu benimle.       Ben anlattım o dinledi, o anlattı ben dinledim. Zaman aktı umutlar tam tepedeydi. En zirvesine ulaştığında umutlar tam o anda birleşti ellerimiz. Hayal tepelerini bir bir aştık el ele, kalp kalbe ve dert derde...     Ellerimiz birleşmiş, kalplerimiz bir koşuyorduk hayalin peşinde hayat yolunda. Bir karar alma vakti gelmişti. Hayatlarımız birleşmeli ufukta yeni umutlar belirmeliydi.     Bir dua, binlerce mutluluk bulduk son tepeyi aştığında kalplerimiz. Seyre daldık zamanda akıp giden mutluluk bulutlarını. Bizim daha çok yolumuz var. Yol bize biz yolculuğa hasret...

MUTLU BİR EVLİLİK

Resim
Çağımızın en büyük sorunlarından ve boşanmaların artması mutlu evlilik ve yuvanın geleceği tehlike altındadır. Tahammülü olmayan çiftler soluğu adliye önünde almasın temennisiyle... BİRBİRİNİZDEN BEKLENTİLERİ YÜKSEK TUTMAYIN...   Bekarken yaşadığınız rutinler evlilik hayatına geçiş anından itibaren değişmesi gereken bir konudur. Çünkü o evde artık arkanızı toplayan bir anne ve başı derde girince şefkatine sığınacak bir baba yoktur. Öncelikle işlerinizi kendi başınıza halletmenin yollarına bakın. Alışma evresi bu tarz sorunların en yoğun yaşandığı dönemdir. Baba ocağındaki düzeni kendi evinizde aramayın.  KENDİNİZİ VE EŞİNİZİ EVİNİZDE YENİDEN KEŞFEDİN... Burası cok önemli. Ben şahsen çok iyi bir aşçı olduğumu evlenince farkettim. Tabi bu sadece eşimin takdiri ile :) bu tarz eylemlerde kendinizi tanıyın hiç yapmamış olduğunuz şeyleri keyifle yapmaya başladığınızda kendinizi keşfetmiş, 'Aaa eşim bunu ne güzel yapıyor' dediğinizde de eşinizi keşfediyor olursunuz. Eşinizin bir konud

AİLE OLMAK

Resim
   Aile en basit tanımıyla evlilik ve kan bağına dayanan karı koca. (anne baba) çocuklar (kardesler) arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplumdaki en küçük birliklerdir.    Günümüzde maalesef aile kavramı ve fertler arasındaki ilişkilerin baltalanmasına hepimiz şahit oluyoruz. İnternet, akıllı telefonlar, sosyal medya, tv ve filmlerdeki uygunsuz davranış ve roller bu bağı koparmaktadır.    Çocuklar dünyaya geldiğinde teknolojinin icinde buluyor kendini. Okuma yazma bilmeyen hatta henüz konuşmayacak kadar küçük yavruların nasil da güzel telefon veya tablet kullandığını hepimiz görüyoruz.     Büyüyen nüfus ve ağırlaşan yasam şartları büyük şehir yaşam tarzı geniş ailelerin birbirinden uzaklaşması için çoktan yeterli bir sebep olmuştur.     Hâlbuki durum öyle olmaması gerekir. Yaşamanın tadı ailenin kendisinde gizlidir. Biz de ebeveyn adayı olarak umarım bu duruma yenik düşenlerden olmayız. Çünkü çok güzel geniş bir ailemiz var. Bağımızı daha da kuvvetlendiren yöntemler bulmal

BULUTLARA DOKUNMAK

Resim
     Bir bahar sabahı güneşi gibi doğdun evime. Teşekkür ederim perdeyi araladığımda aşkını yüreğime taşıyan rüzgara ve merhaba seninle olan her güne. Ruhumu ısıttığın her an sana minnettarım. Bir bahar çiçeği misali açtın gönlümde. Bozlaklarım yeşerdi gül yüzünle. Yağmurlar yağdı bereketlendi toprağım seninle. Gökyüzüne yükseldi dualar şükürler olsun baharı gösterene.      Şimdilerde sımsıcak içim. Gözümü kapatırken o açarken o hep yanımda. Hayallerim gerçeğe dönüştü varlığınla. Geriye kalan hayallerimiz için de umutlarım yeşermişti bakışlarınla. Korkmuyorum akıp giden zamandan. Korkmuyorum senin yanında yaşlanmaktan. Anılar kalsın geriye ve sen hep yanımda ol. Ellerimden tutanım sen ol. Duvarlarımızı yıkarak devam edelim seninle ve senli yarınlara. Dokunalım gökyüzünde masum aşk yüklü bulutlara...

Hayatın tadı

Resim
Bir nefes daha sen... Bir saniye daha sen...      Sana baktığımda geleceğimi görüyorum. Hiçbir zorluk sana olan güvenimden sevgimden vazgeçmeme sebep olmayacak. Senin yanımda olduğun her sabaha umutla uyanıyorum.       Sensiz geçen her saniye zül oldu... Herşeye rağmen gülmek seninle her anı mutlu yasamak istiyorum. Seni tanıdığım ilk günden bu yana mevsim hep bahar oldu. Sevgin güneş gibi ısıtır içimi.      Zaman aksın biz hep mutlu kalalım. Zaman aksın gelecek bize hep mutluluk getirsin. Ellerimiz bir kalplerimiz bir. Biz hep bir olalım sevgilim...

Aradığım herşey

Resim
             Yaşamak lazımmış onunla herşeyi. Yaşam onunla güzelmiş. Ne büyük bir şanstı onunla yollarımızın kesişmesi. Bir ezan sesi ile başlamıştı her şey... veda kelimesi olmayan bir ‘MERHABA’ ile...               ‘HASTALIKTA SAĞLIKTA KOSKOCA EVET ile birleşti hayatlarımız. Onun hastalığında başında beklemek, onun acılarıyla yanmakmış. Aldığı nefesi saymak ve seninle yaşadığı her an için Allah’a şükretmek... dolu dolu yaşamak lazım hayatı. Yüzeysel değil DERİNDEN...                Hayat mücadelesi veriyoruz. Varlığı en büyük hazinem yokluğu ise tamamen kıtlık. Bir lokma ekmek bölüşüp bir yudum suya şükredip varlıkta da yoklukta da onun senin yanında olmasıymış hayatın anlamı. Hiçbirşey yokken çok şeye sahip olmak, o yokken varlıkların anlamsızlaşması gerçeği yakamı bırakmaz.                Bir ezan sesi ile başlayan hikayemize bir Fatiha ile sonlandırmak için çıktık yola. Hayat bu işte birkaç yıl birkaç kişiyle aldatmaktan ibaret. Aldanmamak için anlam katacak kişile

SEVDİM SENİ

               Sevdim seni, dudaklarımda ıslanan türkülerle sevdim seni. Radyoda eski şarkılar çalarken, herşeyin eskimişliği ile sevdim seni. Bir Musa EROĞLU şarkısı beni sana anlatırken, Sezen AKSU da seni ya da Özdemir Asaf şiiri.. Şarkılarda, şiirlerde, uçsuz bucaksız gökyüzüne baktığımda her yerde buldum seni. Hayallerime sığmadın bir süre sonra.        Yaşamın en olağan yerinde aradım seni. Yanıbaşımda... Yaşamın zıtlıklarıyla sarıldım sana. Göz göze geldiğimizde utanacak kadar masumca seviyordum seni.       Sevdim seni, çocuksu ışıltı bulanmış gözlerini, yüreğime dokunmanı, beni başka dünyalara götürmeni sevdim. Gözlerimin “SEN” diye dolmasını, canım deyişinin içimi ısıtmasını sevdim. Beni parmak uçlarımdan öpen o kocaman yüreğini çok sevdim 💗💙

ASKERE ŞİİR

Huzurum, Hayatıma anlam katan yarim. Mutluluğun her zerresini seninle yaşadım ben. Artık bizim için de dua ediyorum Rabbim e, Ömrüme ömrünü katsın, seni kaderime yazsın diye. Sen benim gökyüzüne gönderdiğim duanın, Yeryüzünde anlam bulan halisin sevgilim. İlklerimi yaşadım seninle, Sen benim herşeyimsin. Varlığına şükrettiğimsin. Allah’ ın izniyle hep böyle mutlu kalacağız. Sen ben değil biz varız. Önümüzde bir de askerlik var tabi Şafak sayacağım günü gününe, Ve sana her gün biraz yaklaşacağım. 180 gün komutanın bir ömür boyu benim yanımda olacaksın Dualar ile gittin, dualarımla döneceksin Ve ben sana inşallah kavuşacağım, Askerlik vatan borcu sevdiğim. Ben seni özlemle ve sıkılmadan beklerim. Güzel günler çok yakın sevgilim. Huzurun anlamı olan seninle mutluluğa adım adım..

AŞKA YOLCULUK

Resim
           Otobüsün arkasına bakakalmıştı gözlerim :( Sevdiğim adamı benden çok uzaklara götürüyordu. Ağlamaktan daha ileri bir safhaya gelmiştim. İçimde fırtınalar kopuyordu sanki. Kendimi bir duvar kenarına attım. Yıkılacak gibiydim. Diğer yanım gittiği için mi sendelemiştim. Kendimden geçmiş gibiydim taki “Isparta yolcusu kalmasın” deyinceye kadar son kez bir kuvvetle toparladım kendimi bir kez daha olsun sarılabilmek için hareket etmek üzere olan otobüse koştum. Öyle bir sarıldım ki kokusunu içime çekerek.. Ve o sahne otobüsün arkasından ağlayarak gözden kayboluncaya kadar bakmam :(      Hem sevdiğimi askere uğurladığımız için gururlu hemde yanımdan ayrıldığı ilk saniyeden itibaren özlem doluydum. Kaç kez odasına girdiğimde yatağına uzandığımı sayamadım, kaç kez kendi ile gezdiğimiz yerlerde anılara dalıp gözlerimden yaşlar süzüldüğünü, bir çift gördüğümde bizi hayal ettiğimi.. En acısı da kokunu özlediğim bir gün size gidip dolabından gizlice gömleğini çantama koyup akşamları

Seviyorum seni

Resim
Seviyorum seni Bir damla su gibi muhtaç Bir kır çiçeği kadar taze Gözyaşı kadar hüzünlü Bir aşk sözü kadar derinden İstanbul gibi kusursuz Denizi kadar uçsuz Gökyüzü kadar sonsuz...

BEYAZ SABAH

Resim
Sabah gözümü açtığımda aşkın " Dışarda kar yağıyor aşkım " demesiyle dışarı açmıştık kendimizi. Gökte konfetiler patlamış gibi yağıyordu kar taneleri masumca... Bembeyaz umutlar, güzel hayaller.. Hava soğuk olsa da elindem tutan bir hayat arkadaşım vardı, yüreğim sıcacıktı. İyi ki dedim varlığına o gün bir kere daha iyi ki dedim. Anladım ki mevsim değildi bizi üşüten insanlardı. Sonbahar gibi yaprak dökmek, kış gibi kara gömülmemek için Rabbim dört mevsimi ilkbahar tadında yaşatsın cümlemize. Yazımı kısa tutacağım daha kar topu oynayıp, kardan adam yapmak var :) Ve içimdeki çocuğu yine yeniden keşfetmek

EN GÜZEL YOL...

Resim
Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz, Gökyüzünün o meşhur maviliğinde. Yolculukların en özeliydi belki de... Ramazan Bayramıydı. Dışarı çıkmıştık birlikte. Onunla heryere gidebilecek kadar çok seviyordum onu. Nereye gittiğimizin bir önemi olmadan sadece atıveriyorduk kendimizi dışarıya. O olsun da gerisi teferryattı benim için. Bir anda sosyal medya hesabımızdan birşeylere bakıyorduk. Bir resim ilişti gözüme... Bir arkadaşım Sivas çifte minarenin resmini atmıştı. Daha önce hiç gitmemişti. ‘ hadi gidelim’ demiştim. Hem ablam da Sivas’ta yaşıyordu onu da görebilirdik. Nasıl olur? Nasıl ederiz? Derken kendimizi yolda bulduk... Duygusal şarkılara bayılırdı yarim. Yolculukta slow müzikten iyisi zaten olmazdı. Askere gidecektim yakın tarihte. Onlardan konuşuyorduk. Gelecek planları yani. Taa ki o şarkı sözleri çıkana kadar... Sesim çıkmaz anla halimden  Yaram çok derin kanar her yerinden  Merhem yoktur cümle alemde  Soran olsa akar gözlerimden 

BİR GÜN KALA...

Resim
TAM BİR GÜN KALMIŞTI... BELKİ DE HAYATIMIN EN ZOR VİRAJLARINDAN EN ZOR TECRÜBELERİMDEN BİRİYDİ. DÜĞÜNÜMDEN BİR HAFTA ÖNCE ANNELER, KIZKARDEŞLERİM VE BİRKAÇ ARKADAŞIMIZLA İKİ YILDIR HAYALİNİ KURDUĞUMUZ YUVAMIZIN EŞYALARINI DÜZENLİYORDUK. HERKESİN YÜZÜ GÜLÜYOR AMA BİZİM Kİ IŞIL IŞILDI... TA Kİ BABAMDAN TELEFON GELENE KADAR... O GÜNÜN ÖĞLE VAKTİNDE KALBİNDEN RAHATSIZLANMIŞTI BABAM. HASTANEYE GÖTÜRMÜŞTÜM AMA HERHANGİ BİR SORUN OLMADIĞINI SÖYLEYİP TABURCU ETMİŞLERDİ. BU DURUM BENİ FAZLASIYLA SEVİNDİRMİŞTİ.  AKŞAM YUVAMIZI DÜZLEYİP SON TEMİZLİĞİNİ  YAPACAKTIK. ÇOK MUTLUYDUM. BABAMI EVE GETİRİP YATAĞINA YATIRDIKTAN SONRA ARTIK HERŞEY YOLUNDA DEYİP YUVAMIZIN YOLUNU TUTTUK. ÇOK EĞLENİYORDUK.  YEĞENİM ARAMIŞTI. BABAMIN ATEŞİNİN ARTTIĞINI SÖYLEMİŞTİ. BİZ DE HALİ HAZIRDA İŞİMİZİ BİTİRİP EVE GİTTİK. BABAMIN DURUMU PEK İYİ DEĞİLDİ. HASTANEYE GÖTÜRDÜK. TAHLİL VERİP SONUCUNU BEKLİYORDUK. DOKTOR KAN TAHLİL SONUÇLARINI İNCELEDİKTEN SONRA BABAMIN SAFRA KESESİNDEN AMELİYAT OLUP OLM