ESİR...





     Laptop kapağını usulca kapattı ve parmaklarını çatırdatarak yatağına yöneldi. Hayatının fırsatı eline geçmişti. Yarın o önemli iş anlaşmasının imzaları atılacaktı...

     Levent 40 yaşında inşaat sektöründe gelecek vaadeden bir iş adamıydı. Bugün de büyük bir yatırım ortaklığına imza atacaktı. Arabasına bindi ve şirkete doğru yola çıktı. Herşey mükemmel görünüyordu bu sabah. Şirkete ulaştı ve kıymetli misafirlerini beklemeye geçti.

     Öğle saatlerinde misafirleri gelmiş ve imzalar atılmıştı. Bundan sonra serveti en az ikiye katlanacaktı. Aradan zaman geçti ve yatırımlar gerçekleşti ve Levent saygın bir iş adamı olmuştu. Yepyeni projeler, imzalar satışlar Levent’i memnun ediyordu. İyi bir gelecek onun için kaçınılmazdı.

     Aylar geçmişti artık iş çıkışı eve gitmek için yola çıkan Levent içinde tuhaf hisleri atamıyordu. Eve varmıştı ve ortada anormal bir durum olduğu belliydi. Villanın girişinde güvenlik yoktu ve evin girişine vardığında kapının açık olduğunu gördü. İçeri girdi ve ev darmadağınıktı. ‘Aylin’ diye seslendi ama ses yoktu. Elindeki ceketi bir kenara fırlatıp koşar adımlarla odalara bakmaya başladı. Hiçbir yerde yoktular. Tekrar dönüp salona geldi ve bir kağıtta telefon numarası vardı...

     Alelacele numarayı çevirdi ve kahkaha sesleri ile açıldı telefon. Aşağılık bir ses tonuyla karısının ellerinde olduğunu ve yirmibeş milyon lira karşılığında karısını bırakacağını söyledi. İnanmadı aradan birkaç dakika geçti ve görüntülü arama geldi. Karşısında yüzü gözü kan içinde olan karısını ve çocuklarını gördü.

     Kariyerinin başında olsa da o para ancak bütün servetine eşdeğerdi. Ya karısı ya da geleceğiydi. Levent bir saniye düşünmeden parayı vermeyi kabul etti. Ama bu arada öfkeliydi. O adamı eline geçirse bir kaşık suda boğar hatta gözünü kırmadan kellesini koparabilirdi.

     Birşey yapmalıydı. Polisi aralamazdı. Beline çekmeceden tabancasını alıp taktı. Parayı valize koyup hazırlık yaptı ve arabaya atlayıp verdikleri adrese yola koyuldu. Adres bir dağ eviydi. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdi.

     Levent başka bir plan yapmalıydı. Aklına bir plan geldi. Arayan soygunculara hedef saptırıp sayı azaltacak ve geriye kalanları da vurmak istiyordu. Fidyeciyi aradı ve dağ yolunda arabasının lastiğinin patladığını ve kendini almalarını istedi. O arada arabayı orda bırakıp eve doğru ormanlıktan ilerlemeye başladı. Dört kişi arabaya doğru gitmişti. Dışarda iki içerde üç kişi olmak üzere beş kişi de binada kalmıştı. Leven yavaş yavaş ilerledi. Bir dal yardımıyla dışarıdaki adamın kafasına vurup paramparça etti hiç ses çıkmadan binanın diğer tarafındaki adama da aynı tarifeyi uyguladı.

     İçerde üç kişi kalmıştı. Kendi tek başına bu işi nasıl halledebilirdi. İki kişi sigara yakıp binanın dışına çıkmaya karar verdiler. Levent çok heyecanlıydı. Kapının arkasına saklandı ve adamların çıkmasını bekledi. Adamlar dışarıya adım atar atmaz Levent’in sopa darbelerine maruz kaldılar. Levent adamlara defalarca vurdu ve iki adamın hareketsiz bedenini görünce durdu.

      Aylin kapıya dönmüş şekilde kocasının getirilmesini bekliyordu. Levent kapıya doğru usulca yanaştı ve Ayşin’e gözüyle atağa geçmesi için işaret verdi. Aylin bir omuz darbesiyle adama vurdu ve ikisi ters tarafa savruldu o an Levent iki el ateş etti ve adamı omuzundan ve göğsünden vurdu. Levent çok öfkeliydi ve içeriye yavaş yavaş girdi. Eline tekrar sopayı aldı ve adamın ayak kemiklerini bacağını ve kollarını kırıncaya kadar vurdu. Levent’in öfkesi geçmiyordu. Vurdu vurdu vurdu.  Fidyeci ölmüştü.

      Levent adlini aldı ve yavaş yavaş salınarak ordan uzaklaşmaya koyuldular... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CENNETTEN GELEN KOKU...

Mucizem

DALGA...