Kayıtlar

BEKLEMEK...

Resim
  Orakla ekin biçiyor, Fatma da ekinleri deste yapıyordu. Daha 6 aylık evliydiler. Ali askerden gelmiş babası onu hemen Fatma'yla evlendirmişti. Mutluydular. Herşey yolunda gidiyordu.     Hava çok sıcak, Ali'nin yeni yeni çıkan bıyıkları terliyordu. Sırtında beyaz renkte gömlek terden kemikleri sayılır zayıflıkta sırtına yapışmıştı. Fatma kocasının yanında onu aşkla izliyordu.    Ekinler biçilmiş artık buğday olacaktı. Herşey istedikleri gibiydi. Bu sene hasat da iyiydi. O gün eve huzurlu gittiler. Bu yıl kış rahat geçecekti onlar için.    Sabah erkenden uyandılar. Hasat toplama ve parayı cebe koyma umuduyla tarlanın yolunu tuttular. Yüzleri gülerek tarlaya geldiler. Fakat bir şok yaşadılar. Heryer simsiyah dumanlar tütüyordu. Ali feryat figan koştu tarlaya. Fatma dizleri üstüne çökmüş ağlıyordu. Bu onlar için büyük bir yıkım oluşturmuştu. Neredeyse aksama kadar hiç konuşmadan oylece kalakaldı ikisi de.   Akşam evde de aynı sahne vardı. Ali'nin babası tesbihini eline almış

CENNETTEN GELEN KOKU...

Resim
   FARKLI BİR DUYGUYMUŞ CENNETTEN HABER GELDİ SANKİ. YÜZÜMÜ ŞİMDİDEN GÜLDÜRDÜN EVLAT. NE GÜZEL BİR DUYGUYMUŞ HİÇ DUYMADIĞIM SESİNİ HAYAL ETMEK. NE HARİKA BİR DUYGUYMUŞ  SAÇLARINI HAYALLERİMDE OKŞAMAK.         GÜNLER GECECEK VE SEN DOĞACAKSIN EVLAT. SENİNLE TEKRAR ÇOCUKLUĞUMUZA DÖNÜP DUNYAYİ YENİDEN KEŞFEDECEĞİZ. SENİNLE GÜN GÜN BÜYÜYÜP GÜN GÜN GELİŞECEĞİZ. SEN GELECEKSİN BİZE DUA GELECEK. BİZE ŞÜKÜR GELECEK. BİZE MUTLULUK, BİZE HUZUR GELECEK.    OKUMA YAZMAYI ÖĞRENECEĞİZ BERABER. OKULA GİDECEĞİZ. NOTLARI SEN DEĞİL BİZ ALACAĞIZ. BELKİ ELİNDEN TUTUP CAMİYE GİDECEĞİZ BİRLİKTE. SEN BANA BAKARAK ÖĞRENECEKSİN NAMAZ KILMAYI. BEN SANA BAKARAK ÖĞRENECEĞİM ŞÜKÜRLER OLSUN DEMEYİ. SEN BAŞARILI OLACAKSIN BİZİM GÖĞSÜMÜZ KABARACAK.     ÜNİVERSİTEYE GİDECEKSİN MEZUN OLURKEN KEPİ GÖZYAŞLARIMIZ İÇİNDE ATACAKSIN. SEN BİZİM HEP GURURUMUZ OLACAKSIN. GELECEK UMUDUMUZ GEÇMİŞ ANILARIMIZ OLACAKSIN. BİZ SANA HAYRAN SEN BİZE SADIK BİR EVLAT OLACAKSIN.     GEL EVLAT. ÇIK GEL CENNETTEN. RAB

Düş Kabini

Resim
ilk defa yazacak bir şey yok .. kötü bir şey yok.. mutluluğumu perdeleyen, bende huzuru erteleyen bir şey yok.. ki bakarsın birden ne huzur kalmış ne bir şey . . işleyiş hep bu mu dersin bilmem . ayrılığın ölümden üste yazıldığı yerdesin bende . . bedenimi ıslatan bir duş kabininde değil, ruhumu ıslatan bir düş kabinindesin . . pas tutmayan yanımsın, hep işleyen.. adın varya .. adın dilimde tesbih . . her gidenin arkada bıraktığı izleri toplamışım bir çuvala, omzuma atmışım , getirmişim kapına . . bu handan geçen onca yolcunun izini değişmişim , öğle vakti bir gölgene. . bu yaşa kadar gördüğüm herkesin yüzünü değişmişim, sözlerine , gözlerine değil . . tırnaklarından başlamışım, saç teline , iliğine . . her hücrene yaymışım tek tek sadakatimi . .

UMUT...

Resim
  Bozuk paranın sesi sokakları inletiyordu. O şarkıları söylediği zaman şehir susardı adeta. Yaralarının merhemiydi sanki o bir kaç nota. Derdine derman oluyordu şarkılar.    Umut gitara gönül vermiş ve müzik için hayatını adamış bir gençti. Birkaç yerde canlı müziğe çıksa da hakettiği değeri görememişti. Sevdiği kız onun bu parasızlık içinde olmasına daha fazla tahammül edememiş ve bir memurla söz kesip Umut'tan ayrılmıştı.    Bunun üzerine Umut büyük bir yıkım yaşamış ona ithafen besteler yapmaya başlamıştı. Şehrin en kalabalık caddesine gider alır eline gitarı ve şarkılarını dünyaya haykırdı. Kazandığı parayı ise sokak hayvanlarına yem alırdı.     Birgün gitarı sırtında asılı geldi her zamanki yerine oturdu. Çıkardı çantasından gitarı ve söylemeye başladı şarkıları. Umut'un göremeyeceği bir noktada biri telefonuna kayıt alıyordu. Ve bu kayıtları sosyal medyalarda paylaşıyordu.     Umut gün geçtikçe dinleyen ve sosyal medyadan hayran kitlesi genişliyordu. Umut bu durumu biraz

DALGA...

Resim
     Deniz yavaş yavaş dalgalanıyordu. Yazın sıcak bir akşam esintisi serinletiyordu terli bedenini. Olta takımını topladı ve sahildeki evine yol aldı. Kayık iskelesine yanaştı ve levrek dolu kovasını alıp evine geçti. Taştan yaptığı mangalı ateşleyip mis gibi levreklerini pişirdi. Evi tek odalı terası olan ahşap bir binaydı. Odun ateşi kullanıyor hem yemek pişiriyor hem de ısınıyordu o ateşte.       Masasını kurdu güneşin batışı ve eşsiz manzara karşısında tek kişilik ziyafetini verdi. Onun bu manzara olduğu sürece başka bir kişi ya da materyale ihtiyacı yoktu. Afiyetle yemeğini yedi ve gece denizin dalga sesi ve kokusunun yanında ateş böceklerinin görsel şölenine dalmıştı.      Hafiften bir ağırlık çökmüştü uzandığı sedirinde. Uzanmıştı yıldızlar ışıl ışıl parlıyor Hakan bu manzarayı seyretmeye doyamıyordu. Uyku bastırmış ve Hakan gözlerini kapatmıştı...      Deli gibi yağmur yağıyordu arabada son ses müzik açık Hakan yanında Aynur ile dans ederek ilerliyordu.

ESİR...

Resim
     Laptop kapağını usulca kapattı ve parmaklarını çatırdatarak yatağına yöneldi. Hayatının fırsatı eline geçmişti. Yarın o önemli iş anlaşmasının imzaları atılacaktı...      Levent 40 yaşında inşaat sektöründe gelecek vaadeden bir iş adamıydı. Bugün de büyük bir yatırım ortaklığına imza atacaktı. Arabasına bindi ve şirkete doğru yola çıktı. Herşey mükemmel görünüyordu bu sabah. Şirkete ulaştı ve kıymetli misafirlerini beklemeye geçti.      Öğle saatlerinde misafirleri gelmiş ve imzalar atılmıştı. Bundan sonra serveti en az ikiye katlanacaktı. Aradan zaman geçti ve yatırımlar gerçekleşti ve Levent saygın bir iş adamı olmuştu. Yepyeni projeler, imzalar satışlar Levent’i memnun ediyordu. İyi bir gelecek onun için kaçınılmazdı.      Aylar geçmişti artık iş çıkışı eve gitmek için yola çıkan Levent içinde tuhaf hisleri atamıyordu. Eve varmıştı ve ortada anormal bir durum olduğu belliydi. Villanın girişinde güvenlik yoktu ve evin girişine vardığında kapının açık olduğunu gör

NEFES...

Resim
         Serumun son damlası da damarlarına karışmıştı. Yine ölümden dönmüştü Ömer. Taburcu olma vaktiydi onun için. Hasta bakıcı koluna girip tekerlekli sandalyeye oturttu yaşlı Ömer’i. Hastanenin koridorlarından geçip huzurevi görevlilerine teslim etti.           Karısını yaklaşık yirmi yıl önce kaybetmişti. Bir kızı vardı Ömer’in ve o da şehir dışında yaşıyordu. Kızı her ne kadar kalması için ısrar etse de Ömer kabul etmemişti. Sığıntı gibi yaşamak ona göre bir şey değildi. Huzurevine geldi. Görevliler yardımıyla yatağına uzandı. Burda huzurluydu. Ama ara sıra Leyla gelmese aklına ne iyi olurdu.          Hiç unutamıyordu Leyla’yı. Bembeyaz gelinlikler içinde alışı hala dün gibi hafızasındaydı. Aklına gelir o gençlik yılları bir iki damla gözyaşı dökerdi. Büyük aşkı Leyla artık yoktu. Dört duvar arasında geçecekti kalan ömrü. Leylasız yaşamak zaten her gün ölümden beterdi. Anılarla yaşıyor anılarıyla ölecekti. Son nefesini vermeyi Leyla’ya kavuşmayı hayallerdi hep.